• @bilalbagis
  • Tweets by ‎@bilalbagis

EcoPolitics Café

~ Economics, Politics, Travel, Miscellaneous… / Ekonomi, Politika, Gezi, Gündem…

EcoPolitics Café

Category Archives: enerji

How the War in Ukraine Effects the Global Economy and Türkiye?

10 Saturday Sep 2022

Posted by biba in Ekonomi, enerji, finance, Uluslararasi iliskiler

≈ Leave a comment

This report analyzes the first six months of the crisis in Ukraine and the subsequent sanctions on the global economy. The war in Ukraine deeply affects not only the countries involved, but also the entire global economy and financial markets. While precious metals and food prices are on the rise, energy prices are at record highs. On the financial side, the War changes the global risk perceptions; it increases risk premiums, triggers a shift to safe havens and creates an upward pressure on global inflation.


The war in Ukraine has overall become a new testing ground for the global economy. It mitigates the post-pandemic global recovery. Concerns about energy and food security have also reached alarming levels. Globally, prices are testing new highs of the past few decades. Thus, the Ukraine War is exacerbating the negative effects of post-pandemic high inflation, the recent energy crisis and the commodity price increase trend.


On the other hand, considering the course of the war, it also seems like this showdown and strategy game between the West and Russia will continue for a long time. There are also increasing concerns that Russia is considering prolonging the war and the conflict in Ukraine, by using increasing pressures in commodity prices and inflation. The Ukraine War also serves as a shock that increases the costs of foreign dependency in food, energy and finance, and reminds one of the importance of having alternative energy sources.


For all these reasons, an energy crisis and stagflation on a global scale, as in the 1970s, seems inevitable. It is still unclear, though, how much growth and employment can be given up to fight inflation with the conventional methods. This would, indeed, be more difficult to accept, especially for developing countries that need more growth and job creation. As a matter of fact, during market interventions today, there is always a tradeoff between inflation and growth.


On the other hand, the multipolar view is also getting stronger. While China is increasing its influence in the Asia-Pacific; Russia is also trying to strengthen its dominance in Eurasia. To ensure this, China and Russia primarily strive to consolidate their sovereignty in their own spheres of influences. If the USA wants to remain the dominant power in the 21st century, it has to balance China and Russia in Asia. In fact, the West, led by the EU and the USA, is already isolating Russia from the global system. The Ukraine War also negatively affects international trade, especially the grain and energy supply chain. The Belt and Road Initiative (BRI), which China has launched as the project of the century, is also adversely affected by the war. After all, Ukraine is in a critical position on China’s trade routes reaching Europe.


International organizations such as the IMF, World Bank, OECD and UNCTAD have all lowered their global growth forecasts due to the war and post-war sanctions. Global inflation is expected to increase by a few percentage points this year, while global growth is expected to decline by at least one percent. The cost of the war to the global economy is already expected to exceed several trillion dollars. The Russian economy is expected to contract by 8-20 percent in 2022, according to the calculations of international institutions. The total cost of the war to the Ukrainian economy is estimated to be somewhere around 600 billion to 1 trillion dollars. As a matter of fact, as of May 3 this year, the physical damage (such as buildings and infrastructure) of the war alone is over $92 billion.


Another potential critical consequence is the effects of war and the resulting sanctions on neighboring countries such as Türkiye, with whom trade relations are intense. The repercussions of the war on the global economy and financial markets, especially on food and energy, may also have negative effects on Türkiye which is a close neighbor and one of the major commercial partners. However, Türkiye is also becoming an increasingly critical partner with its strategic location and increasing importance on the energy supply chain.


This report analyzes all these various aspects and potential negative effects of the crisis in Ukraine and the subsequent sanctions, during the first six months of the conflict.


Link of the report: https://setav.org/assets/uploads/2022/07/R199.pdf
Pages: 1-70
ISBN: 978-625-8322-09-5
Issued in July, 2022

Advertisement

Petrol fiyatları neden geriliyor?

19 Tuesday Jan 2016

Posted by biba in Ekonomi, enerji, finance

≈ Leave a comment

fiyat_petrol

Petrol fiyatları, 2014 yaz döneminden bu yana düşüş eğiliminde. Ham petrol, %70’in üzerinde düşüş ile son 12 yılın dip seviyesinde.[1] Ancak, bu düşüş eğilimi petrol ile sınırlı değil elbette; tüm emtia fiyatlarında gerileme söz konusu. 2011 sonrası, Çin gibi ülkelerden gelen zayıf global talep nedeniyle, emtia fiyatlarında ortalama %50 düşüşler gözlemlendi. Son bir haftada ise İran’a yaptırımların yakın zamanda kalkacağı beklentileri ile petrol fiyatları ~%10 geriledi.

Petrol fiyatları, Haziran 2014’e dek (arz ile ilgili endişeler ve politik risk kaygılarıyla) yükselirken; son dönemde, arz fazlasının etkisiyle gerilemeye başladı. Burada, temel sorunun global arz fazlasında, yani petrol arzının talepten fazla olmasında yattığını anlamak önemli. Ancak, arz ile talep arasındaki bu fark, arzın artmasından değil; talebin gerilemesinden kaynaklanıyor. Asıl tehlike unsuru da burada. Sadece arz artışından bir fark söz konusu olsaydı, bu durum, dünya ekonomisi için olumlu bir işaret olurdu.

Mikroekonomi derslerinde, ekonomi öğrencilerine anlatıldığı üzere; belli bir ürünün arz ve talep eğrisini göz önüne aldığımızı düşünelim. Arz ve talep eğrileri üzerinde hareket veya bu eğrilerin yanlara kaymasından, belli bir ürünün fiyat ve miktarında ne kadar değişim yaşandığını anlarız. Burada, petrol ürünü için de; shift eden (yani kayan) arz eğrisi değil, içeri doğru kayan talep eğrisidir. Bu da, tüketilen petrol miktarı gibi, petrolün fiyatını da düşürmektedir.

Sözü edilen talebin arza oranla zayıf olmasını, 2008 krizi ve 1990 ortası Asya Krizi’ndeki gibi, bir kriz habercisi olarak görenler de mevcuttur. Bundan su aşamada emin olmak zor; ancak, bugünkü zayıf seyrin sadece petrolde değil; tüm emtia fiyatlarında geçerli olduğu kesin.

Petrol, artık sudan ucuz

Malum, petrolün varili 30$ eşiğinin altına indi. Bir varilde, 159 litre petrol olduğu ve her varilin de 30$ (1$, 3,03 dolardan; toplam 91 lira) olduğu varsayımı altında, petrolün (vergi öncesi) Türkiye sınırları içindeki fiyatı 57 kuruş seviyelerine iniyor.

1 şişe suyun market fiyatı da, 75 kuruş ile 1 lira arasında değiştiğinden; petrol, bu durumda, ülke sınırları içinde, resmen sudan daha ucuz olmuş oldu.

Petrol fiyatları neden geriliyor

Bu noktada merak edilen önemli bir soru da, petrolün neden ucuzladığıdır. Elbette, bunun çeşitli nedenleri olabilir. Arzın (talebe oranla) yüksekliği, petrole olan talebin zayıflaması ve güçlü doların hepsi petrol fiyatlarını belirleyen temel etkenlerdir. Her şeyden önce, teoride, petrol fiyatlarını belirleyen aşağıdaki 3 önemli faktördür:

  • Arz: jeopolitik riskler, hava durumu, konjonktürel üretim ile taşınma (ve taşıma maliyetleri) gibi faktörlerden etkilenir.
  • Talep: dünya genelindeki talep ve özellikle de Çin ve Hindistan gibi büyük petrol ithalatçısı ülkelerdeki ekonomik gidişata bağlı.
  • Ve beklentiler: geleceğe yönelik beklentiler ve OPEC kararları, Fed faiz kararları gibi unsurlardan etkilenir…

Daha özelde ise, son dönemin fiyat hareketini aşağıdaki nedenlere bağlamak yanlış olmaz;

  • Petrol arzının %40’ına hükmeden (ancak kanıtlanmış rezervlerin de %80’ine sahip) OPEC içindeki politik çekişmeler ve petrol kartelinin arzı düşürmeye yanaşmaması,
  • OPEC üretiminin 3’te birini tek başına gerçekleştiren Suudilerin ve ortakları Körfez ülkelerinin, petrol fiyatlarını düşürerek; İran ve Rusya gibi siyasi rakiplerini zor durumda bırakmak istemesi,
  • Çin ekonomisinin zayıflamasının: petrol dahil, tüm emtia fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturması,
  • Çin dışı global büyüme rakamları da düşük; dolayısıyla da küresel talep yetersiz,
  • İran yaptırımlarının kaldırılacağı beklentisi ve İran’ın (fiyatların düşüşünü de göz önüne alarak) arzını daha çok artırmasının kısa vadede petrol arzını daha da artıracağı gerçeği,
  • Irak ve Libya gibi ülkelerin arzlarının, tüm jeopolitik risklere rağmen hala yüksek seyretmesi,
  • Fed faiz artışının GOÜ’lerde (Gelişmekte Olan Ülkeler) meydana getireceği etkiler ve doların değer kazanması,
  • ABD’nin alternatif kaynakları (kaya gazı) ve artan üretimi ile dış dünyaya bağımlılığının azalması,
  • Son dönemde üzerinde durulmaya başlanan bir diğer önemli faktör de, alternatif teknolojiler ile petrole talebin azalmaya başlaması,[2]
  • ABD’de, petrol ihracatı yasağını kaldıran yeni düzenlemelerin ardından; ABD’nin global arz dalgasına katılması, sınırlı da olsa fiyatlar üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturan bir başka unsur,[3]
  • Yüksek sayılabilecek stoklar da bir diğer önemli unsur,

Ucuz petrolün olası etkileri

Petrol fiyatları, büyümeden enflasyona, bir çok makroekonomik parametrenin en önemli belirleyicilerinden biridir. Petrol fiyatlarının gerilemesi, risk iştahını olumsuz etkiler. Ülkelerin borç dinamiklerini ve dış talebini de doğrudan etkiler. IMF’nin bir çalışmasına göre ise petrol fiyatlarında yaşanan %25’lik gerileme, global büyümeyi %0,5 – %1,2 artırma potansiyeline sahip. Petrol fiyatlarındaki gerileme, enflasyon beklentilerini de düşürür. GÜ’ler (Gelişmiş Ülkeler) zaten deflasyon riski altında. Gerileyen petrol fiyatları bu olumsuz trendi daha da bozuyor. Yukarıda bahsi geçen IMF çalışması, aynı miktar gerilemenin global enflasyon trendinde de, %0,5 ilâ %0,9 gerilemeye neden olduğunu gösteriyor. Özellikle de son 1,5 yılda GÜ’lerde bu etki daha belirgin hissediliyor.

Düşük petrol fiyatlarının, doğal olarak, bu endüstriye yatırımları da azaltması beklenir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre petrol endüstrisine yatırımlar, gerileyen petrol fiyatlarına paralel olarak, 2015’te %20 geriledi. Bu düşüş trendinin 2016’da da devam etmesi bekleniyor. IMF’nin hesaplamalarına göre, yatırımlardaki %1’lik düşüş, petrol arzının 5 yıl içinde %0,4 gerilmesine yol açıyor. Bu durumda, ileride arz eksikliği sorununun baş göstermesi beklenir. Arzın azalması, petrol fiyatlarının dip seviyesinden tekrar yukarı çıkması sürecini tetikleyecektir.

Ülke bazlı etkileri söz konusu olduğunda ise, petrol fiyatlarındaki gidişatın, hem petrol ihraç eden ülkeleri hem ithal eden ülkeleri önemli derecede etkilediği vakıadır. Ancak, gerileyen petrol fiyatlarının, farklı ülkelerde, farklı etkileri gözlenir doğal olarak. Bu etkiler bağlamında, ülkeleri, petrol ihraç edenler ve ithal edenler diye ikiye ayırabiliriz. Olumsuz etkilenmesi muhtemel petrol ithal eden ülkeleri de, hazırlığını yapanlar ve hazırlıksız yakalananlar diye ikiye ayırmak mümkündür.

Ucuz petrol, petrol ihracına bağımlı Körfez Ülkeleri (KIO), Rusya ve OPEC üyesi MENA ülkeleri için önemli bir risk faktörüdür. Bu ülkelerin bütçe ve finansal piyasalarında düşük petrol fiyatının etkileri derinden hissediliyor. Bunun yanı sıra, Rusya’nın petrolü çıkarma maliyeti çok yüksek iken; Suudi Arabistan’ın çıkarma maliyeti ise 5-6$ ile en düşüklerden biridir. Bu yüzden de; petrol fiyatlarındaki gerilemeden olumsuz etkilenen ülkelerin başında, en fazla petrol ihraç eden ülkelerden Rusya yer alır.[4] Önemli petrol ihracatçılarından Irak hükümetinin de, devlet memurlarının maaşlarını dahi ödemeyecek duruma geldiği söyleniyor. Elbette bunda, aylık 4 milyar doları bulan memur maaşlarının etkisi çok.

Diğer yandan, petrol ihracatına büyük oranda bağımlı olan Venezuela, Brezilya, Nijerya ve Angola gibi ülkeler de en çok olumsuz etkilenen ülkeler listesinin başlarında… İran ise, zaten yaptırımlarla karşı karşıya olduğu için; olumsuz etkiler sınırlı kaldı. Ancak, yaptırımlar sona yaklaşırken; İran’ın, petrol ihracatını yükselterek, fiyat düşüşünü telafi etmesi ihtimali konuşuluyor. Bundan yola çıkılarak, İran ve Rusya gibi, petrolün en büyük üreticilerinden ve petrole en bağımlı batının iki önemli rakibi, ABD tarafından cezalandırılıyor gibi de düşünülebilir.

ABD hem üretici, hem tüketici bir ülke olarak ortada duruyor. Ancak, ABD ekonomisine has özel bir durum, petrol üzerindeki vergilerin düşüklüğü nedeniyle; petrol fiyatlarındaki hareketler, perakende fiyatlara doğrudan yansır. Son dönemdeki fiyat düşüşünün de, tüketicilere doğrudan yansıyarak ekonomiyi ve iç talebi canlandırdığı ve tasarrufları da olumlu etkilediği tahmin ediliyor.

Petrol fiyatlarındaki gerilemeden olumlu etkilenen ülkeler grubu ise AB, Çin ve Hindistan gibi önemli ithalatçı ülkeler ve Türkiye gibi diğer GOÜ’lerden oluşur. Türkiye’nin petrol ithalatçısı bir ülke olarak; petrol fiyatlarındaki gerilemeden önemli oranda faydalanması beklenirdi. Ancak, pratikte, özellikle de kur seviyesindeki oynaklık nedeniyle, tüketici bu düşüşü henüz hissedemedi. Türkiye’de TL’nin USD karşısındaki değer kaybı; petrol fiyatlarındaki gerilemenin tüketiciye yansımasına engel oluyor. Türkiye gibi diğer GOÜ’ler de, aşırı oynak kur yüzünden bu olumlu etkiyi bir nebze kaybetmiş durumdalar. Ancak, burada, önemli bir nokta; ham petrol ithalatımızın (enerji ithalatı tutarındaki gerilemeye rağmen) miktar olarak sürekli yükseliyor oluşudur.

Sonuç?

Petrol fiyatları, 1990’ların ortasında; o dönemin Çin’i kabul edilen Japonya ekonomisindeki daralmanın da etkisiyle 10$ seviyelerine kadar inmişti. Tekrar, aynı senaryonun gerçekleşmesi zor bir ihtimal. Ancak 1,5 yıl önce, 110$ üzerindeki seviyeler göz önüne alındığında, petroldeki bu denli düşüş önemli.

Son dönemde, aralarında Goldman Sachs, Citigroup, Morgan Stanley gibi etkili uluslararası yatırım bankalarının da olduğu bir çok finansal kurum; 2016’da petrol fiyatları için 20$’ları telaffuz etmeye başladı. İran ve Suudi Arabistan arasındaki çekişme de hesaba katıldığı zaman, petrol fiyatlarının tedrici olarak 20$/varil seviyelerine inmesi hayal olmaz.

Ancak, burada, unutulmaması gereken noktalardan biri; hiç bir şey sürekli düşmez. Belli bir alt limitin ardından, fiyat düşüşlerini müteakip, tekrar yükseliş trendi gözlenecektir. Bu Euro gibi para birimleri için de, petrol için de böyledir.

Bir diğer önemli faktör de; yukarıda da değinildiği gibi, petrol endüstrisine azalan yatırımlar… Yatırımların azalmasının, ileride, petrol arzını düşürmesi beklenebilir. Arzın azalması, petrol fiyatlarının bir dip seviyesinden tekrar yukarı çıkması sürecini tetikleyebilir.

Özet olarak, piyasadaki genel beklenti, petrol fiyatlarının, 2016’nin ilk yarısında gerilemesi ve 20$ seviyelerine dayanmasıdır. Ardından da, yaz aylarından itibaren dipten bir yükseliş trendi gözlenebilir.[5]

 

[1] Haziran 2014’teki 115 $/varil ‘den, bugün 30$/varil seviyelerinin altına geriledi…

[2] Örneğin, kaya gazı üretiminin 2007-2014 arası %100 artması (5m’dan 10milyon’a artış…)

[3] Bu sayede, WTI (Texas) tipi petrol ile daha global Brent petrol arasındaki fiyat farkı sıfırlandı.

[4] Rusya’nın hem döviz rezervleri hem varlık fonu, son donemde, ciddi düşüş gösterdi.

[5] Burada kasıt, iflaslar ve kaya gazi üretiminin gerilemesi gibi nedenlerdir. Örneğin, kaya gazi üreten şirketler petrol fiyatları yüksek iken çok kar eder, düştüğü zaman ise borçlarını ödeyemeyip batabilir.

’Stratejik Konum’un Ekonomisi

01 Sunday Feb 2015

Posted by biba in Ekonomi, enerji, Uluslararasi iliskiler

≈ Leave a comment

Tags

AB, Cari Açık, Ekonomi, Enerji, Ortadoğu, Rusya, Türkiye

Daha ilkokul yıllarında bize hep anlatılan ya da sokaklarda, hatta arkadaş sohbetlerinde hep üzerinde durulan bir hikaye vardır: Türkiye’nin jeopolitik konumu onu çok çok önemli bir ülke kılmaktadır. Nedense, çocukluktan bu yana geçen onca zamanda, bu jeopolitik önemi bir türlü göremezdim. En azından para etmiyordu varsa da böyle bir stratejik konum. Ancak, son bir kaç yılda, artık sıradanlaşan enerji boru hatları haberleri ve değişen global güç dengeleri ile bu önem gerçeklik kazanıyor.

Bu anlamda, bugün, Türkiye’nin geleceğine dair cevaplanması gereken en temel sorulardan biri (hiç şüphe yok ki) yeraltı kaynakları bakımından oldukça şanssız olan Türkiye, diğer kaynaklarını ve konumunu (daha özelde de var olduğuna inanılan stratejik konumunu) kullanarak bu şanssızlığını şansa dönüştürebilecek mi? Ben bu konuyu, spesifik olarak, kendi insanımızın refahını arttırmak için, Türkiye’nin kendi faydasını maksimizasyonu gözüyle ele almamız gerektiği kanaatindeyim.

Ekonomi bilimindeki ‘insanlar, her şartta, kendi faydalarını maksimize ederler’ düstur ya da varsayımı, onun bilim olarak gelişmesinde oldukça faydalı olmuştur. Bu sayede bireylerin tercihleri modellenebilmiştir. Benzer şekilde, ülkeler de, her fırsatta kendi faydalarını maksimize etmekle uğraşırlar. Ülkeler arası karşılıklı ilişkiler de fayda esasına dayanır. Politik bilimciler ve siyasiler bunun, ülkeler için en doğru politika olduğu fikrinde birleşmiş görünüyorlar. Nitekim, ünlü ekonomist Adam Smith, milletleri refaha götüren yolun da buradan geçtiğini iddia ediyordu. Bu, stratejik konum ve izlenmesi gereken politikalara bir ülkenin kendi faydasını maksimize etmesi gözüyle bakmak, sıkıştığımız politika darboğazından çıkış için de önemli bir yoldur. Türkiye, her bir vatandaşının refah seviyesini arttırmak için, doğru politikalarla, yine kendi faydasını maksimize etmeye odaklanmalı. Bunu yaparken de, en temel kaynağı, stratejik konumunu kullanamaması, büyük acizlik olur doğrusu.

Etrafı sorunlu komşularıyla çevrili de olsa, bu komşularıyla ilişkilerde de tansiyon hiç tükenmese de; Türkiye’nin doğusunda ve güneyinde, hatta kuzeyinde, ciddi doğalgaz ve petrol kaynakları mevcut. Dünyanın ispatlanmış doğalgaz ve petrol rezervlerinin %70’inin (doğalgaz rezervinin ise yüzde 75’inin) olduğu Ortadoğu ve Hazar coğrafyasına komşuyuz. Doğru hamlelerle hem petrol, hem doğalgazda önemli bir merkez; güçlü bir oyuncu olabilir Türkiye. Bunun yanında, merkez olamazsa da, izlenecek politikaların kazandıracağı çok şey var. Anglosakson ekolun, enerjinin üretici ve dağıtıcısını ayırma politikasıyla da gayet uyumlu olur bu politika. O yüzden nispeten kolay görülüyor.

Türkiye, global enerji sahnesinde büyük rol oynayabilir; oynamalıdır da. Nitekim, Türkiye, son donemde, sadece dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri değil, ayrıca en hızlı büyüyen enerji ekonomilerinden de biri. Kişi başına enerji tüketimi OECD ülkeleri ortalamasının altında olsa da, Türkiye enerji piyasası, ekonominin gelişmesi, nüfusun artmasın ve şehirleşme dolayısıyla hızlı bir şekilde büyüyor.

Sahip olunan bu konumu kullanabilmenin, enerjide söz sahibi olmanın niye bu kadar önemli ve öncelikli olması gerektiği sorgulanabilir haklı olarak. Enerji, Türkiye için çok önemli, çünkü, benzerleriyle sürekli karşılaştığımız aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, dış dünyaya karşı verdiğimiz açıkların (daha doğrusu şu anki en büyük sorunumuz cari açığın) önemli bir kısmı enerji açığımız. Enerji ithalatı dışarıda tutulursa, ekonominin performansı çok da fena değil aslında. Bu sorunun önemini vurgulaması için şu örneği de ekleyeyim. Enerji Bakanı Yıldız, bir kac ay önce, “Doların 2’den 2,10 liraya çıkması bize 4 milyar dolar ek yük getiriyor” şeklinde konuşmuştu. Bu yorum, sorunun derinliği ve enerji açığının ülke ekonomisi üzerindeki etkisi hakkında daha açık bilgi sunuyor.

resim2

Resmi istatistikler, enerji açıklarının, cari açığın temel kalemi olduğunu gösteriyor. Kırmızı çizgi, enerji hariç tutulursa cari açığı; mavi çizgi güncel toplam cari açığı gösteriyor.

Sadece bu açık değil elbette enerjiyi önemli kılan. Bu konumun, uygulanacak politikaların, ve becerilebilirse, ondan faydalanmanın Türkiye ve ortakları için önemi ve katkıları çok yönlü olabilir. Örneğin, Avrupa’nın enerji güvenliğine katkı sağlanabilir. Türkiye bunun için kritik önemde bir yerde duruyor. İkincisi, kendi enerji ihtiyacını karşılayıp, dışarıya olan bağımlılığını azaltmış olacak. Politik ve güvenlik açısından stratejik bir önemi var bunun. Tarihsel olarak rekabet içinde olduğumuz İran ve Rusya’ya enerji konusunda bağımlı durumundayız hala. Üçüncüsü, ve bence en önemlisi, Türkiye, doğalgaz alım fiyatının aşağı düşmesi nedeniyle vatandaşını ucuz doğalgaza kavuşturacak. Güney’den gelecek gazın, Rusya’dan gelen gazın yarı fiyatına olması bekleniyor örneğin.[1] Dördüncüsü, politik önemi. İstanbul veya Ceyhan çok rahat önemli birer merkez (ya da enerji piyasalarındaki deyimiyle HUB) olabilir. Türkiye’nin bu sayede politik olarak eli güçlenmiş olacak.

Güney gaz koridoru diye adlandırılan ve Irak’taki Kürdistan bölgesini de kapsayan güney bölgesi, en önemli konu kanımca burada. Konunun uzmanlarının hep vurguladığı gibi, Doğu Akdeniz’deki İsrail ve Güney Kıbrıs gazı ve Kürdistan’daki (Kuzey Irak) gaz ve petrol için en uygun güzergah Türkiye. Nitekim, yeni projeler de bunu destekliyor. Bildiğim kadarıyla, Kuzey Irak’tan yeni bir boru hattı da yapım aşamasında şuan. Bu yeni boru hattının, TANAP’ın dışında, özelikle iç talebe yönelik olması planlanıyor demişti enerji bakanı. Ki, bu bizim gibi tüketiciler için iyi haber. Ancak, bu politikaların para etmesi için, bölge politikasında yaşanan değişimin de devam etmesi gerekiyor.

Bir kaç yıl önce yapımına başlanan yeni bir Erbil-Türkiye petrol boru hattı, bölge politikasında önemli bir dönüşümü ifade ediyordu. 15 Kasım 2013’te Erdoğan-Barzani görüşmesinden çıkan sonuçlardan biri de bu Kürt boru hatlarıydı. Bu boru hatlarından biri, Türkiye-Irak Kürdistanı sınırında Kerkük-Yumurtalık hattına bağlanırken, bundan bağımsız yeni bir boru hattı inşası projesi de bulunuyor. Bu sayede Erbil’den petrol ve doğalgaz uluslararası pazarlara Türkiye’den ulaşacak. Kürdistan bölgesinden ilk etapta petrol (yıllık 16milyar $’dan bahsediliyor), ardından da 2015 gibi doğalgaz ihracatı (yıllık 10milyar dolar gibi) planlanıyor. Suriye’nin kuzeyindeki petrol yatakları da bir o kadar önemli burada. Bu anlamda, Türkiye’nin Suriye politikasını da gözden geçirmesi herkesin faydasına olabilir.

Doğu’dan gelecek hatlar da bir o kadar önemli elbette. Azerbaycan’dan gelen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı ile Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı zaten aktif şuan. Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki doğalgazı, Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’yi bölgenin en önemli enerji oyuncusu yapacaktır. TANAP’ın transferini sağlayan Türkiye projeden yılda bir kaç milyar dolar civarında para kazanabilir. Ayrıca doğalgaz alım fiyatının aşağı düşmesi nedeniyle vatandaş ucuz doğalgaza kavuşacak.

Görüldüğü gibi fırsatlar bol, değerlendirilmeyi bekliyor. Bir enerji uzmanı, ‘20’nci yüzyıl petrol yüzyılıydı, orada treni kaçırdık. Bu yüzyıl, doğalgaz yüzyılı, hem üretim, hem sahipliğinde, hem satış, hem ticaretinde pay almalıyız.’ demişti. Umarım bunun için gerekli adımlar en yakın zamanda atılır; ülkemiz, bunu becerecek kapasitede, politikacılarımızın da bu konuda ellerini taşın altına koyamamaları için bir sebep yok. Yine, Financial Times (FT) enerji yazarı Nick Butler da, Türkiye’nin yüzyılı aşkın süredir ilk defa dünya ekonomisinde kritik role sahip olabileceğini, bunun da farklı bölgelerden yapılan petrol ve gaz ticaretinde kilit transit yolu oluşturmasından geçtiğini söylemişti. Aynı yazar, Osmanlı’dan bu yana Türkiye’nin önündeki en büyük tarihi fırsatın enerjide olduğunu ve “Türkiye’den geçen enerji hacmi, yakında Hürmüz Boğazı’nı aşabilir” iddiasında bulunmuştu[2].

Yabancıdan al haberi demişler. Doğru da demişler. Çoğu zaman, bizi bizden iyi anlıyor elin yabancısı. Asıl önemli soru, burada, biz kendi potansiyelimizi keşfedebilecek miyiz?

resim3

Enerji boru hatları, kaynak: Hürriyet

Umuyorum, Türkiye, bu fırsatları değerlendirir ve epeyi uzun süredir kapandığı kış uykusundan uyanır. Bu, hem bir fırsat, hem önemli bir sorumluluktur politika yapıcılar için. Diliyorum, sıkışıp kaldığımız bölünme korkusunu ve dar vizyonlu dış politikayı aşmaya devam edip; bölge ve dünya politikasında daha fazla söz sahibi oluruz. Henüz çok geç değil. Biraz aktif olmak, rekabetçi Dünya ekonomisinin parçası olmak gerekiyor. Geçmiş yüzyılın hataları tekrarlanmamalı. Dünya politikasında ve fırsatların değerlendirilmesinde aşırı cömert davranılıp, Batılı ülkelere yol gösterilmemeli.

Kaynakça:

Butler, Nick, “The Turkish Choice – Rhetoric or Relevance”, FT, erişim tarihi 02.10.2013, http://blogs.ft.com/nick-butler/2013/10/02/the-turkish-choice-rhetoric-or-relevance/.

Çandar, Cengiz, “Kürdistan Petrolü, Türkiye ve Ortadoğu Jeopolitiği”, Radikal, erişim tarihi 21.04.2013, http://www.radikal.com.tr/yazarlar/cengiz_candar/kurdistan_petrolu_turkiye_ ortadogu_jeopolitigi_2-1130556.

Erdil, Merve, “Irak Gazı Rusya’nın Yarı Fiyatına Gelir”, Hürriyet, erişim tarihi 11.2013, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/25186169.asp.

Smith, Adam, Wealth of Nations, Londra: W. Strahan and T. Cadell, 1776.

Dipnotlar:

[1] Merve Erdil, “Irak Gazı Rusya’nın Yarı Fiyatına Gelir”, Hürriyet, erişim tarihi 23.11.2013, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/25186169.asp.

[2] Nick Butler, “The Turkish Choice – Rhetoric or Relevance”, FT, erisim tarihi 02.10.2013, http://blogs.ft.com/nick-butler/2013/10/02/the-turkish-choice-rhetoric-or-relevance/.

41.005270
28.976960

Subscribe

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Archives

  • March 2023
  • February 2023
  • January 2023
  • November 2022
  • October 2022
  • September 2022
  • July 2022
  • May 2022
  • April 2022
  • March 2022
  • February 2022
  • December 2021
  • November 2021
  • April 2021
  • March 2021
  • December 2020
  • August 2020
  • July 2020
  • June 2020
  • May 2020
  • March 2020
  • February 2020
  • January 2020
  • December 2019
  • November 2019
  • October 2019
  • September 2019
  • August 2019
  • July 2019
  • April 2019
  • March 2019
  • November 2018
  • October 2018
  • August 2018
  • June 2018
  • May 2018
  • April 2017
  • March 2017
  • October 2016
  • July 2016
  • January 2016
  • December 2015
  • September 2015
  • May 2015
  • February 2015
  • January 2015
  • December 2014

Categories

  • Ekonomi
  • enerji
  • finance
  • Uluslararasi iliskiler
  • Uncategorized
  • welcome

Meta

  • Register
  • Log in

Create a free website or blog at WordPress.com.

Privacy & Cookies: This site uses cookies. By continuing to use this website, you agree to their use.
To find out more, including how to control cookies, see here: Cookie Policy
  • Follow Following
    • EcoPolitics Café
    • Already have a WordPress.com account? Log in now.
    • EcoPolitics Café
    • Customize
    • Follow Following
    • Sign up
    • Log in
    • Report this content
    • View site in Reader
    • Manage subscriptions
    • Collapse this bar
 

Loading Comments...