Kiralık ve satılık konutlarda fiyat artışları uzun bir süredir önemli bir sorun. Emtia fiyat artışları, arz-talep dengesizliği, özellikle de pandemi döneminde azalan konut üretimi ve yine pandemi sonrası hızla artan konut talebi tüm dünyada fiyatların daha dalgalı seyretmesine yol açmaktadır. Türkiye’de konut kredilerine ve kira artışlarına getirilen sınırlamalar geçici rahatlama getirmiş durumda. Ancak bunun yanında konut üretimine destekler, sosyal konut projeleri gibi yeni döneme ve daha uzun vadeye yayılacak çözümler üzerinde de durulmaktadır. Türkiye’nin, bu doğrultuda, mevcut konut sorununa ilk çözüm adımı ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ projesi olarak adlandırılan kapsamlı ve uzun vadeli sosyal konut projesidir. Bu ilk adım, özellikle de konut fiyat artışlarından en fazla etkilenen kesimleri ev sahibi yapma hedefiyle ortaya çıkan iddialı bir projedir. Proje, hiç evi olmayan vatandaşlara konut, arsa veya işyerlerinin 20 yıl gibi nispeten uzun vadelerle ve uygun taksitlerle sunulması amacı taşımakta ve Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olarak tanıtılmaktadır.

Konut sektöründeki temel sorunlar ise temelde piyasa dinamikleri içinde arz ve talep dengesini bozan; daha özelde de talebin şişmesine ve arzın zayıflamasına yol açan iç ve dış faktörlerdir. Kamu müdahalelerinin bu noktada (piyasa mekanizmasının işleyişini bozmadan) oynayabileceği temel rol de, sosyal konutlar gibi arzın üretimine destek olmaya odaklanmak ve üretim süreçlerine sübvansiyonlar sunulmasıdır. Arsa sübvansiyonları gibi yeni projeler de bu açıdan değerlidir. Devletin, daha önceki dönemler, talebi canlandırmak için attığı ucuz kredi, kredi bolluğu ve vadelerin uzatılmasını içeren talep odaklı politikaları; adım adım yerini üretimi ve arzı artıracak, maliyetlerin düşürülmesi, arsa ve altyapı destekleri gibi üretim teşvikleri yönünde olmaktadır. Bu doğrultuda geliştirilecek yeni projelerle, konut fiyatları ve kiraların durulması; fiyat istikrarının tekrar sağlanması hedeflenmekte.

Öte yandan, Türkiye’deki konut piyasasının mevcuttaki temel sorunu da arz eksikliğidir. En azından 2017’den bu yana, ama özellikle de 2020’nin pandemi döneminden bu yana ciddi oranda daralma yaşayan sektör, pandemi sonrasının patlayan talebine de yetişemedi. 2022’de ise inşaattaki daralma yüzde 11’leri bulmaktadır. İlk Evim, İlk İş Yerim Projesi de sosyal devlet anlayışının da bir parçası olarak, özellikle de alt gelir grupları için düşünülmüş önemli bir sosyal politikadır. Sosyal adaletin sağlanmasına ciddi katkılar sağlayabilir. Konuta erişimi de çok daha fazla kolaylaştırabilir. Sunulan düşük fiyatlar ve uzun vadeli ödeme seçenekleri, alım gücü zayıf kesimler için ciddi bir avantaj sağlayacak. 2023 projeksiyonu içindeki asgari ücretin belli bir yüzdesi seviyesinde ve tasarruf oranları ile de paralel sosyal konut, konut arsası için uygun taksit ödemeleri ile konuta erişim yaygınlaştırılmaktadır. Neredeyse her şehirde, kira tutarlarından daha düşük aylık taksit ödemeleriyle konut fiyat artışlarından en fazla etkilenen kesimlere ev sahibi olma fırsatı sunulmaktadır. Bu çalışma Türkiye’de aktif olarak kullanılan sosyal konut politikalarının ve Eylül 2013’te ilan edilen yeni büyük ve kapsamlı sosyal konut projesi ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’in, konut sorununu çözmeye ne kadar destek olabileceğini, geniş bir Türkiye konut piyasası analizi ile incelemektedir.

Link: https://setav.org/assets/uploads/2022/09/R207.pdf

Advertisement