6 Kasım 2022 günü, 44. İstanbul Maratonu’nda “Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD) -Yol Arkadaşım Olur Musun?” kampanyası için iyilik peşinde koşuyorum!
Destek olmayı düşünür müsün? Destekleriniz doğrudan TOFD’a geçecek!
Olumsuzluklardan şikayetçi olmak yerine, elimden geldiğince sorunu çözmeye çalışanları desteklemeyi, adımlarımla tanıdıklarımı harekete geçirmeyi tercih ediyorum. Biliyorum ki bir konudaki farkındalık arttıkça, çözüm de o kadar kolaylaşacak.
Proje, ortopedik engelli bireylerin özgürce hareket edebilmeleri amacıyla oluşturulmuştur. Ortopedik engelli bireylerin, başkalarına bağımlı olmadan, hayatını kendisinin yürütebilmesinin ön koşulu akülü tekerlekli sandalyeye sahip olmasıdır.
Bir akülü tekerlekli sandalye fiyatı 12.500 TL’dir.
Bağış yapmak çok kolay. Kampanya için hazırladığım sayfam şudur:
Dr. Bağış’ın Yükselen Asya ile ekonomik işbirliği, yeni yüzyılın yeni fırsatları, Orta Koridor, Uzak Ülkeler ile ticari ilişkiler ve Yeniden Asya girişimlerine odaklanan yeni kitabı yakında tüm seçkin kitapçılarda ve online satış platformlarında.
Türkiye’nin neredeyse bir asırlık kalkınma ve modernleşme serüveninde yeni bir dönüm noktasındayız. Global güç dengeleri bugün batıdan, doğuya doğru kaymaktadır. Çin, Rusya ve hatta Hindistan gibi Doğu ülkeleri yeni dönemin küresel güç dengelerinin önemli oyuncuları konumundadır. Yeniden Asya girişimi gibi yeni projeler, Türkiye’nin de bu gerçeğin farkında olması gerektiğini ve bu doğrultuda da küresel ticari, iktisadi ve politik ilişkilerinde yeniden ayarlamalar yapması gerektiğini göstermektedir. Ancak, burada dikkat edilecek en önemli unsur: 21. yy’ın çok büyük ihtimalle bir Asya yüzyılı olacağı gerçeğidir. Bu anlamda da Avrasya’nın yükselişi ve yeni dünya düzeninin oluşum süreci, yeni dönemin temel odağı olacağa benzemektedir. Türkiye, bu yeni fırsatı kaçırmamalıdır.
Türkiye, özellikle de son 20 yılda, ulaştırma ve lojistikte, ciddi bir altyapı oluşturdu. Siyasi istikrar, makro-finansal istikrar ile birlikte ikili ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, bu çalışmada da altı çizilen noktalarda atılacak adımlarla Asya ile ticari ve daha genel anlamda ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi noktasında kısa sürede hızlı ve etkin yol alınmasını kolaylaştıracaktır. Türkiye’nin Asya ülkeleri ile enerji, ticaret, yatırım, turizm, savunma, mühendislik, teknoloji, ulaştırma, iletişim teknolojileri ve lojistik sektörlerinde önemli bir iş-birliği potansiyeli bulunmaktadır. Tüm bu firsatların da Avrasyacılık değil, Asya’daki fırsatların da değerlendirilmesi çerçevesinde ele alınmasında ciddi faydalar görülmektedir.
Bu kitap da Türkiye’nin yakın hinterlandındaki önemli alternatif bir iktisadi çıkış yolu sunan yükselen Asya’daki fırsatlara odaklanmaktadır. Çalışma, başta Çin gibi küresel büyük oyuncular olmak üzere, bölgesel Asya ekonomilerinin Türkiye gibi potansiyel yeni büyük bir küresel oyuncu için barındırdığı önemli fırsatları incelemektedir. Asya ülkeleri, özellikle de Asya’daki BRICS ülkeleri ve ASEAN gibi alternatifler, Uzak Ülkeler Stratejisi belgesindeki ülkeler ile geliştirilecek ekonomik ilişkiler, dış ticaret dengesini sağlama ve cari açığın düşürülmesi noktasında önemli avantajlar sağlayacaktır. Bu çalışma, Rusya ve Kafkasya, Ortadoğu ve Güney Asya gibi daha derin analizler gerektiren bölgeleri kısaca özetleyerek; Türkiye’nin Orta Koridor, Yeniden Asya Girişimi ve Uzak Ülkeler Stratejisi girişimleri kapsamındaki EİT, Çin, ASEAN, TDT ve bir nebze de Asya kaplanları ülkelerine odaklanmaktadır.
Nitekim bölgesel nüfuz arayışı noktasında proaktif hareket etme gereği bugün hiç olmadığı kadar açıktır. Türkiye’nin Asya’da yükselecek gücü ve ekonomik etkinliği, Çin ve Rusya gibi, hatta Kuzey Kore gibi bölgesel güçlerin etkilerini sınırlama noktasında da önemli katkılar sunabilir. Tıpkı Çin’i Hint-Pasifik’te dengelemeyi amaçlayan dörtlü ittifak “Quad” ve FOIP (Serbest ve Açık Hint-Pasifik) vizyonu gibi, Orta-Koridor üzerinde de Çin gibi bölgesel ve küresel oyuncuların ekonomik etkilerinin dengelenmesi önem arz-eder.
Kiralık ve satılık konutlarda fiyat artışları uzun bir süredir önemli bir sorun. Emtia fiyat artışları, arz-talep dengesizliği, özellikle de pandemi döneminde azalan konut üretimi ve yine pandemi sonrası hızla artan konut talebi tüm dünyada fiyatların daha dalgalı seyretmesine yol açmaktadır. Türkiye’de konut kredilerine ve kira artışlarına getirilen sınırlamalar geçici rahatlama getirmiş durumda. Ancak bunun yanında konut üretimine destekler, sosyal konut projeleri gibi yeni döneme ve daha uzun vadeye yayılacak çözümler üzerinde de durulmaktadır. Türkiye’nin, bu doğrultuda, mevcut konut sorununa ilk çözüm adımı ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’ projesi olarak adlandırılan kapsamlı ve uzun vadeli sosyal konut projesidir. Bu ilk adım, özellikle de konut fiyat artışlarından en fazla etkilenen kesimleri ev sahibi yapma hedefiyle ortaya çıkan iddialı bir projedir. Proje, hiç evi olmayan vatandaşlara konut, arsa veya işyerlerinin 20 yıl gibi nispeten uzun vadelerle ve uygun taksitlerle sunulması amacı taşımakta ve Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olarak tanıtılmaktadır.
Konut sektöründeki temel sorunlar ise temelde piyasa dinamikleri içinde arz ve talep dengesini bozan; daha özelde de talebin şişmesine ve arzın zayıflamasına yol açan iç ve dış faktörlerdir. Kamu müdahalelerinin bu noktada (piyasa mekanizmasının işleyişini bozmadan) oynayabileceği temel rol de, sosyal konutlar gibi arzın üretimine destek olmaya odaklanmak ve üretim süreçlerine sübvansiyonlar sunulmasıdır. Arsa sübvansiyonları gibi yeni projeler de bu açıdan değerlidir. Devletin, daha önceki dönemler, talebi canlandırmak için attığı ucuz kredi, kredi bolluğu ve vadelerin uzatılmasını içeren talep odaklı politikaları; adım adım yerini üretimi ve arzı artıracak, maliyetlerin düşürülmesi, arsa ve altyapı destekleri gibi üretim teşvikleri yönünde olmaktadır. Bu doğrultuda geliştirilecek yeni projelerle, konut fiyatları ve kiraların durulması; fiyat istikrarının tekrar sağlanması hedeflenmekte.
Öte yandan, Türkiye’deki konut piyasasının mevcuttaki temel sorunu da arz eksikliğidir. En azından 2017’den bu yana, ama özellikle de 2020’nin pandemi döneminden bu yana ciddi oranda daralma yaşayan sektör, pandemi sonrasının patlayan talebine de yetişemedi. 2022’de ise inşaattaki daralma yüzde 11’leri bulmaktadır. İlk Evim, İlk İş Yerim Projesi de sosyal devlet anlayışının da bir parçası olarak, özellikle de alt gelir grupları için düşünülmüş önemli bir sosyal politikadır. Sosyal adaletin sağlanmasına ciddi katkılar sağlayabilir. Konuta erişimi de çok daha fazla kolaylaştırabilir. Sunulan düşük fiyatlar ve uzun vadeli ödeme seçenekleri, alım gücü zayıf kesimler için ciddi bir avantaj sağlayacak. 2023 projeksiyonu içindeki asgari ücretin belli bir yüzdesi seviyesinde ve tasarruf oranları ile de paralel sosyal konut, konut arsası için uygun taksit ödemeleri ile konuta erişim yaygınlaştırılmaktadır. Neredeyse her şehirde, kira tutarlarından daha düşük aylık taksit ödemeleriyle konut fiyat artışlarından en fazla etkilenen kesimlere ev sahibi olma fırsatı sunulmaktadır. Bu çalışma Türkiye’de aktif olarak kullanılan sosyal konut politikalarının ve Eylül 2013’te ilan edilen yeni büyük ve kapsamlı sosyal konut projesi ‘İlk Evim, İlk İş Yerim’in, konut sorununu çözmeye ne kadar destek olabileceğini, geniş bir Türkiye konut piyasası analizi ile incelemektedir.