• @bilalbagis
  • Tweets by ‎@bilalbagis

EcoPolitics Café

~ Economics, Politics, Travel, Miscellaneous… / Ekonomi, Politika, Gezi, Gündem…

EcoPolitics Café

Monthly Archives: April 2017

Yeni Türkiye’nin kapısı aralandı…

17 Monday Apr 2017

Posted by biba in Uncategorized

≈ 1 Comment

yeniturkiye

Bir demokrasi sınavından daha yüzümüzün akıyla çıktık. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ülkemize hayırlı olsun. Ülkemize ve milletimize iyilik, huzur ve barış getirsin.

Sn. Cumhurbaşkanının da yerinde deyimiyle, 200 yıllık sistem tartışmaları bu referandum ile artık sona ermiş oldu. Milletimiz en doğru kararı vermiştir. Oranlar üzerinden tartışmak da bu saatten sonra kimseye fayda sağlamayacaktır.

En yüksek ‘Evet’ oyu veren ilk 10 ilden biri olan Bingöl, %73 evet ile ve Genç ilçemiz da %86 Evet ile farklılığını bir kez daha göstermiş oldu. Diğer yandan, doğu illeri ve Kürtler ve Zazalar, çok yüksek Evet oyları ile batıdaki; özellikle de büyükşehirlerdeki Hayır’a kaymaları telafi etmiş oldular. Bunu not etmekte fayda var.

Her şeye rağmen, bu referandumun kazananı Türkiye’dir. Dolayısıyla da, artık, daha güçlü bir Türkiye için tekrar dayanışma, uzlaşı ve kaynaşmayı sağlamanın zamanıdır. Gerilen ilişkileri, toplumsal dokuyu tekrar onarmanın zamanıdır.

Yeri gelmişken; ‘Evet’ oylarının oranının çok sınırda gelmesinin temel nedeni olarak sistemin ‘Türk Tipi’ne dönüştürülmesi olduğu fikrimi yinelemek isterim.1 MHP’nin baskısı ve mecliste gerekli çoğunluğu sağalma arzusuyla yapılan bu değişiklik, kanımca, yeni sistemde eksik noktalar bırakmıştır.

Yeni Türkiye

Dünya değişiyor… Tarihi dönüşümlere tanıklık ediyoruz. Global güç dengeleri yeni yüzyılda, yeniden Avrupa ve ABD’den; Asya, Ortadoğu ve Avrasya’ya kayıyor. Bu yeni dönemde, Türkiye’nin konumu, biraz da, kendi iç meselelerini, iç çekişmelerini halledip; global bir oyuncu kapasitesi gösterip gösteremeyeceğine bağlı.

Daha uzun vadeli planlar yapabilen, stratejiler geliştiren; ekonomik gücü ve yumuşak gücü ile bölgede ve dünyada herhangi bir konuda görüşü merak edilen; stratejik ortaklık kurmak için fırsat kollanan bir ülke haline gelmek 17 Nisan sonrası çok daha kolay…

Türkiye, geçmişte, iç çekişmeler; kısa vadeli hükûmetler, iş takibi yapan siyasetçiler; hedeflere inanmadığı gibi, ülkesinin ilerlemesinin önüne her tür engeli çıkaran teknokratlar ve bürokrasisi ile dış gelişmelere ve hatta yakın bölgesine Fransız bir politika güdüyordu.

Çin, Rusya, İngiltere ve hatta İran ve İsrail gibi oyuncuların yeni birer güçlü oyuncu olmak için teker teker şahlanmaya başladığı bir dönemde; iç istikrarını sağlamış, bölgesinde ve dünyada büyük oynayan bir Türkiye tercihten öte bir zorunluluktur.

Daha etkin ve güçlü bir yönetim ile; içeride ve dışarıda kendinden emin, güven veren yeni Türkiye; 16 Nisan sonrası çok daha farklı bir profil çizecektir.

Belirsizliklerin arttığı bu yeni dönemde, ülke ekonomilerinin ekstra belirsizlik yaratması şüphesiz faydalarına olmayacaktır. İstikrar ve güven ortamının oluşturulması, ekonomik büyüme ve uzun vadeli, vizyoner planlamalar için; güçlü ve istikrarlı bir yönetim ve yürütme erki olmazsa olmazdır.

Hazır olmalı…

200-300 yıllık bir aradan sonra, güç dengelerinde tekrar uzak ve yakın Asya ülkelerinin etkisi hissedilmeye başlandı. Muhtemeldir ki, önümüzdeki yüzyılda, geçmişte olduğu gibi, Çin ve Hindistan gibi iki kadim medeniyet ile birlikte Türkiye, İran ve hatta belki de Rusya gibi yeni oyuncular daha aktif ve etkili oyuncular olmaya başlayacaklar. Tüm bu ülkelerde, öngörülebilen temel özellik de güçlü merkezi yönetimleridir.

Türkiye’nin de bu yeni dönemde, Osmanlı’nın birkaç yüzyıl önce sahip olduğu etkinlik ve nüfuza sahip olmaya başlaması çok düşük bir ihtimal sayılmaz. Doğrusu, Huntington’dan, Bernard Lewis’e; Kaplan’dan Friedman’a, bir dizi batılı siyasi ve strateji bilimci bunu on yıllardır yaza-duruyordu. Birçoğu, Lewis örneğinde olduğu gibi, bunu bir tehlike olarak dile getirse de; yazılan kaderi değiştirmeye insanoğlunun gücünün yetmiyor.

Aynı konu bağlamında, uluslararası kuruluşların ve denetim şirketlerinin raporları da, batının kâbus senaryosunun gerçekleşme eğiliminin gittikçe arttığını gösteriyor. Örneğin, PWC’in bir değerlendirmesine göre; 2050’li yılların dünyasında, Türkiye: yıllık %5,8 büyüme ile dünyanın 4. büyük ekonomisi (Çin, Hindistan ve ABD’den sonra) olabilir.2

16 Nisan Referandumu öncesi, 4 haftalık yazı dizisi ile yeni sistemin (daha çok da Başkanlık sisteminin) muhtemel ekonomik etkilerini anlatmaya çalıştım. Faydalı olmuş olmasını temenni ediyorum.

Bu vesile ile; referandum sonucunun, Türkiye’ye, huzur, barış, refah ve esenlikler; daha istikrarlı, daha güçlü ve daha müreffeh yeni bir dönem getirmesini temenni ediyorum.

Saygılarımla,

Kaynak:

1 https://bilalbagis.wordpress.com/2017/04/10/baskanlik-sisteminin-ekonomisi-4/

2 http://www.ntv.com.tr/galeri/ekonomi/2050nin-en-buyuk-ekonomileri,i5cyJZv2H0yjGisNrmrHBA/meXp11Cx7kqAYMjyisPBpg

Advertisement

‘Başkanlık Sistemi’nin ekonomik anlamı – 4

10 Monday Apr 2017

Posted by biba in Uncategorized

≈ 2 Comments

Cumhurbaskanligi416 Nisan’daki halk oylamasında oyum EVET olacak elbette. Ancak, Başkanlık sisteminin ‘Türk’ tipine dönüştürülmesinin eksikliklerine ve beraberinde getireceği olası sıkıntılara da hazırlıklı olmak gerekiyor. Başkanlık sistemine geçiş tam istenen ölçüde olmadı ancak; eskisinden daha iyi bir yürütme erki oluşacağı kesin.

Şüphesiz, MHP’nin tutumu, bu değişiklikleri zorunlu kıldı. Ancak, şartlar zorlanarak; olması gerekenler yapılabilseydi, halkın ciddi teveccühü ile sorunsuz uygulamaya geçirilebileceği inancındayım. 2001’de, iktidardan olmak pahasına, ülkeyi koalisyon belasından kurtaran MHP ve lideri Bahçeli, bu defa Başkanlık sisteminin ‘Türk’ tipi olmasında direterek doğru mu yaptı emin değilim.

Bu noktadaki temel kaygım, kendimize özgü bir model adı altında, içinden çıkılmaz kurallar, kanunlar ve yönetmeliklerle bürokrasinin ve sistemin işleyişinin tekrar yokuşa sürülmesi olasılığıdır. Yani, ‘Türk’ tipi Başkanlığın, ‘Türk’ tipi tartışmalar ve iç çekişmelerin bir parçası olması kaygısı… Türkiye’deki sistemin de, ABD gibi batılı ülkelerde yüzyıllardır tecrübe edilmiş tam kuvvetler ayrılığına dayalı modern bir başkanlık sistemi olmasını destekledim. Yazılarımda da hep Cumhurbaşkanlığı yerine başkanlık sistemine vurgumun temel sebebi de budur.

Bu anlamda da, Cumhurbaşkanlığı sistemi, daha önce de belirtildiği gibi, diğer başkanlık sistemleri gibi bir nebze siyasetteki ve siyasi isleyişteki bir kurumsallaşmadır. Siyasetçi ile bürokrat ilişkileri, devlet başkanı ile milletin temsilcisi milletvekilleri arasında ve siyasetçi ile devletin diğer organları arasındaki ilişkiler için bir yeniden düzenlemedir.

Dünden bugüne…

1876’daki Kanun-u Esasi ile ilk yazılı anayasamızı elde edeli çok zaman geçti. Mülkiyet hakkı, hukukun üstünlüğü ve yaşam hakkı gibi temel noktalarda çok yol yol alındı. Yazılı anayasa, kanun ve sözleşmeler noktasında, eksiklerimizi önemli oranda kapattık. Ancak, gelinen noktada, yep–yeni bir Anayasa kaçınılmaz bir ihtiyaç oldu. 1982’de, Parlamenter sistemin içine, yarı-başkanlık sistemi eklenmişti. Şimdi ise tam başkanlık sistemine geçiş için bir fırsat yakalandı. Burada asıl meselenin, yetkiyi kullanan ve o yetkinin sınırlarını çizenin farklı kişiler olması gereğidir…

Başkanlık sistemi tartışmaları, Türkiye’de, Özal döneminden bu yana sürekli konuşulan bir konu… Özellikle de sağ tandanslı partiler, konuyu hep gündemde tuttu. AK Parti iktidarının ilk döneminden bu yana da konu tekrar ülke gündeminin önemli tartışma konularından biri oldu. Dolayısıyla, bu tartışmalara ve artı-eksilerine pek de yabancı sayılmayız…

2001’de ise konuya tam aşina olduk. Bir karanlık Çarşamba günü halkın seçtiği bir Başbakan’a; atama ile göreve gelen bir Cumhurbaşkanı’nın anayasa kitapçığı fırlatması; ülkeye, tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşatmıştı. Ülke yönetimindeki çok başlılık, teoride iyi düşünülmüş olsa da, bizim gibi politize olmuş ve üretilen pastanın da nispeten küçük olduğu toplumlarda hararetli tartışmalar ve kavgaları da beraberinde getirir.

Koalisyon dönemlerinin bu ülkeye çok şey kaybettirdiği herkesin malumu… Politik istikrarsızlık, onun devamı niteliğindeki kurumsal yozlaşma ve ekonomik çöküntü, bu ülkeyi ve bölgeyi, geçmişte, dış güçlerin oyun sahasına çevirdi. Sağlam bir irade, ciddi bir iktidar olmadıkça, batının ve bu coğrafya üzerinde farklı emelleri olan menfi güçlerin bu ülke ve topraklar üzerindeki emelleri ve hevesleri asla son bulmaz.

Başkanlık sistemlerinin en belirleyici özellikleri, katı bir kuvvetler ayrılığı ilkesi, siyasette ve ülke yönetiminde istikrar, dinamik ve müzakereye açık bir siyasi iradedir. Sistem, bir anlamda, tüm yetkileri birine verme ve akabinde de işleyiş ile ilgili tüm sorunlarda hesabı da yine ona sorma üzerine kuruludur. Bu yüzden de, hesap verebilir otoriteler kurma ilkesine dayalıdır. Bu açıdan da, kurumsal kaliteyi ve sorumluluğu yeniden düzenleyen önemli bir adımdır.

Bugüne kadarki sessiz devrimlerin kalıcı bir düzene kavuşması, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında ülkemizin bütün demokratik kriterlerde dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına girmesi için yeni bir anayasa, yeni Türkiye’nin en temel taşıdır. Başkanlık sistemi, ülke yönetimine dinamizm getirir. Daha dinamik ve hızlı işleyen bir bürokrasi ve idare anlamına gelir. Karar alma mekanizması ve içeride ve dışarıdaki gelişmelere reaksiyon hızı daha yüksektir. Doğrusu, böylesine büyük, renkli ve sorunlu bir bölgede yaşayan bir ülkede karar alma merciinin dinamik olması da bir zorunluluktur.

Bu sayede, koalisyonlara ve içten pazarlıklara son verilecek, tıkanmaların aşılması (atamalar gibi) kolaylaşacaktır. Ülke, bir anlamda, profesyonel bir şirket gibi yönetilecek. Hızlı karar alma mekanizmasının işlemesi sağlanacak; Ülke yönetiminde çok sesliliğin ve siyasi karmaşanın önüne geçilecektir. Karar mercii tek biri olduğu taktirde; karar alma mekanizması da güçlenecek ve daha seri ve hızlı kararlar alınması sağlanacaktır.

Kurumsal kalite…

Diğer yandan, kuvvetler ayrılığı ilkesi daha iyi bir uygulama alanı bulacak. Yasama ve yürütme organları birbirinden tamamen bağımsız olacak. Mevcut durumda, halkın seçtiği iki kişi (Cumhurbaşkanı, Başbakan) de seçimle görevde. Bu durum karışıklık oluşturuyor. İki başlılık bu sayede ortadan kalkmış olur… Doğrudan halk tarafından seçilecek bir başkan, tek lider ve çok daha güçlü olur.

Uygulamada, başkanlık sistemleri çoğunlukla ikili bir politik sistemi teşvik ederken, parlamenter sistemde çok renklilik ve karar verme yetisinin zayıflaması sonucu çıkar… Halkın seçtiği birinin yetkileri daha fazla olmalı: halkın talepleri ve istekleri doğrudan uygulamaya geçecek. Ancak, Başkanlık sistemi, rejim değişikliği anlamına gelmiyor. Siyaset ve devlet yönetimine işlerlik kazandırılıyor. Yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki ve bunların diğer alt ve yan birimlerle ilişkileri yeniden düzenleniyor. Herkes, asıl işi olan konularla ilgilenmeye zorlanıyor.

Yasama (meclis) ve yürütme (hükümet) organlarının ayrı ayrı doğrudan halk tarafından seçildiği; dolayısıyla da birbirlerine karşı herhangi bir sorumluluk veya vicdani yükümlülük hissetmedikleri bir yönetim biçimidir. Her iki organ da doğrudan halka hesap verir ve oy veren halka karşı sorumludur. Bu anlamda, parlamenter sistemin önemli eksiklerinden biri; mecliste çoğunluğu elinde bulunduran güçlü bir siyasi irade, hem yürütme, hem yasamayı ve hatta zaman içinde yargıyı da kolaylıkla denetimi altına alabilir.

Yargının bağımsızlığı ilkesinin yanına tarafsızdır ilkesi de ekleniyor. En çok ihtiyaç duyduğumuz kısımlardan biri bu sanırım. Bu sayede, yargı daha güvenilir olacak ve kurumsal kalite de artmış olacak. Kurumsal kalite anlamında, kamu kurumlarında, geçmişte en ciddi sıkıntı yaşadığımız noktalardan biri bu idi.

Mevcut durumda, yönetimde istikrarı sağlamak için getirilen; ancak, zamanla, ülkemin kaderi haline gelen, tüm yönetici ve adayların, doğrudan parti merkezlerinde seçilmesi talihsizliği de adım adım aşılmış olacaktır. Seçim barajı gibi uygulamalar da muhtemelen adım adım tarihe karışacak…

Bitirirken;

Türkiye özelinde, 2001 yılında, Sayın Bahçeli kendi iktidarı pahasına, bu ülkeyi seçime götürerek; koalisyon kabusunu ülkenin sırtından almıştı. Çok şükür ki, o günden bu yana Türkiye, tek parti iktidarları ile ekonomiden siyasete; turizmden ticarete her alanda ciddi yol kat etmektedir. Bu ivmenin devamı ve kalkınma hamlesinin tamamlanması için; eksikleri olmakla birlikte bu yeni öneriye EVET diyeceğim. O yüzden de, ‘yetmez ama evet’ diyorum.

Doğrusu, böylesine hareketli, büyük, renkli ve sorunlu bir bölgede yaşayan bu ülkede karar alma merciinin dinamik olması bir tercih değil zorunluluktur. Kaldı ki; Başkanlık sistemi ile birlikte gelecek daraltılmış bölgeler sistemi gibi yeniliklerin ve muhtemelen kaldırılacak seçim barajlarının da demokratik siyasetin etkinliğini artıracağı kanaatindeyim.

Subscribe

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Archives

  • March 2023
  • February 2023
  • January 2023
  • November 2022
  • October 2022
  • September 2022
  • July 2022
  • May 2022
  • April 2022
  • March 2022
  • February 2022
  • December 2021
  • November 2021
  • April 2021
  • March 2021
  • December 2020
  • August 2020
  • July 2020
  • June 2020
  • May 2020
  • March 2020
  • February 2020
  • January 2020
  • December 2019
  • November 2019
  • October 2019
  • September 2019
  • August 2019
  • July 2019
  • April 2019
  • March 2019
  • November 2018
  • October 2018
  • August 2018
  • June 2018
  • May 2018
  • April 2017
  • March 2017
  • October 2016
  • July 2016
  • January 2016
  • December 2015
  • September 2015
  • May 2015
  • February 2015
  • January 2015
  • December 2014

Categories

  • Ekonomi
  • enerji
  • finance
  • Uluslararasi iliskiler
  • Uncategorized
  • welcome

Meta

  • Register
  • Log in

Create a free website or blog at WordPress.com.

Privacy & Cookies: This site uses cookies. By continuing to use this website, you agree to their use.
To find out more, including how to control cookies, see here: Cookie Policy
  • Follow Following
    • EcoPolitics Café
    • Already have a WordPress.com account? Log in now.
    • EcoPolitics Café
    • Customize
    • Follow Following
    • Sign up
    • Log in
    • Report this content
    • View site in Reader
    • Manage subscriptions
    • Collapse this bar
 

Loading Comments...