• @bilalbagis
  • Tweets by ‎@bilalbagis

EcoPolitics Café

~ Economics, Politics, Travel, Miscellaneous… / Ekonomi, Politika, Gezi, Gündem…

EcoPolitics Café

Monthly Archives: May 2015

Yeni Türkiye hayalini, hep birlikte, gerçeğe dönüştürme zamanı…

01 Friday May 2015

Posted by biba in Uncategorized

≈ Leave a comment

Bölgemiz ve Dünya‘da, ekonomik ve politik güç dengeleri sürekli değişiyor. Bu dönüşüme, daha adil bir düzenin; daha güçlü, müreffeh, daha istikrarlı Yeni Türkiye’nin oluşumuna destek olmak elimizde. Siyasi görüşü ne olursa olsun, tüm toplumun kucaklaşması ve Anadolu insanının bağrında hep yaşattığı Yeni Türkiye hedefinin gerçekleşmesi zamanı da gelmiştir.

Birey odaklı; adalet, eşitlik ve özgürlük üçlü saç-ayağı üzerine oturtulan Yeni Türkiye, insan onuru vurgusu ile daha adil ve müreffeh ülke hayaline bir nebze daha yakınlaştıracaktır bizi.

Nereden nereye…

Çok değil, 20 yıl öncesinde, genç bir öğrenci olarak, benim kariyer hedeflerimi etkileyen önemli faktörlerden biri ülkemin, özellikle de, AK Parti iktidarı öncesi son 20 yılda yaşadığı çok acı tecrübeler oldu. Buna, 3 Kasım 2002’ye kadar gözlemlediğimiz tüm politik ve ekonomik başarısızlık ve belirsizlikler dahildir.

Şüphesiz, ülkemizin son 13 yılda yaşadığı değişim ve dönüşüm göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Gündem belirleyen siyasi ve sosyal gelişmeler, ekonomik reformlar ve pozitif dönüşümler umut verirken; hala kat edilmesi gereken ince bir yol vardır. 1990’lardaki karışık, karanlık seyirden; 2001’de, fırlatılan bir kitapçıktan dolayı dibe vuran ekonomiden; 2002’de, bir yeniden diriliş hikayesi yazıldı. Gecen 13 yıllık zaman zarfında da epey yol alindi… Ancak, gidecek bir o kadar daha yol var; ‘durmak yok, yola devam’.

Modernleşmenin iki atlısı…

Ülkelerin modernleşmesi, o ülkelerde ekonomi ve siyasetin özgürleşmesi ve demokratikleşmesi ile paralel hareket eder. Bu açıdan, ekonomi ve siyaset: modernleşmenin iki atlısı olarak görülebilir. Ekonomi ve siyaset bir araya geldiği zaman, toplumsal hayat üzerinde çok ciddi etkileri olabilir. Sanayi devrimi öncesinde İpek Yolu’nu kontrol eden, ticaret merkezlerini birbirine bağlayan devletler büyük imparatorlukların merkezi oldular. Siyasal düzen ve istikrarla, ekonomik düzeninin dinamizmini bir arada barındırabilen bu devletler, yeni medeniyetler kurdular. Bu dönüşüme uyum sağlanamadığında ise hızlı düşüş ve daralma dönemleri görüldü.

Sanayi devrimi sonrasında kadim imparatorluklar dönemi biterken; yeni üretim araçları, siyasal düzenleri değiştirdi. İpek Yolu ticareti de parçalandı. Değişmeyen şey, istikrarlı ekonomik ve politik yapılara olan ihtiyaç oldu. Bugünün Dünya’sında da öngörülebilen ülkeler ve güven veren iktidarlar, umut vadeder ve yatırımcı çekerek daha istikrarlı, kalıcı büyüme ve güçlü ekonomiler yaratırlar. Türkiye’nin, bu anlamda, en büyük zenginliği güven ve istikrar ortamıdır. Doğrudan Yabancı Yatırım için, istikrarlı bir ekonomik ve politik sistem gereklidir. Türkiye, iktisadi gelişme ve şeffaflaşma alanında önemli reformlar gerçekleştirdi ancak 2002’de başlayan ciddi reform süreci hala devam ediyor; etmelidir de.

Türkiye’nin geleceğine dair umut veren şeylerden biri de, bu seçim döneminde, tüm siyasi partilerin vaatlerinin merkezinde ekonominin olmasıdır. Bu, hiç şüphe yok ki önemli bir normalleşme işaretidir. Bu seçim dönemine dek, muhalefet partileri genelde, kimlik ve ideoloji siyasetini yaparken; AK Parti iktidarı, kalkınma ve büyüme ile kafa yoruyordu. Muhalefetin, ekonomiye odaklanması umut verirken; hala, AK Parti’nin uzun vadeli vizyon sahibi siyaset anlayışından uzak duruşu ise düşündürmeye devam ediyor. 1990’larin ‘bol keseden’ vaatlerini andıran siyaset anlayışı, henüz alınması gerek uzun bir yol olduğu gerçeğine işaret ediyor. Rehavete kapılmadan, prensiplerden taviz vermeden yolumuza devam etmeliyiz. 13 yıllık AK Parti iktidarında, bu sayede, ekonomik anlamda net bir refah artışı yaşandı. Daha yüksek profilli bir ülke imajı çizdik. Kısır iç çekişmelerden; “Şöyle bir politikanın artısı ve eksisi nelerdir? Maliyeti nedir ve yapılabilirliği nedir?” noktasına doğru gittiğimizi görmek sevindirici.

Yeni kalkınma modelimiz…

AK Parti iktidarı, 2002 sonrası dönemde, krizin ardından hayata geçirilen Neo-liberal ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nı, kalkınma ve sosyal programlarla zenginleştirerek özgünleştirdi. Kemer sıkma politikalarına:

  • altyapı yatırımları
  • kurumların güçlendirilmesi
  • bölgesel kalkınma projeleri
  • savunma sanayi projeleri
  • güçlü bankacılık sistemine geçiş reformları eklendi.

Üretim ve istihdam noktasında gelişmiş ülkeler ligine yolculuk devam ediyor. Markalaşma ve verimlilikte ilerleme sürüyor. Reel ekonomi ve küçük üreticiler, bugün, daha fazla destekleniyor. Sermaye birikiminin artırılması ve AR-GE’ye destekler, özellikle de özel sektörde, yeterli seviyede olmasa da sürüyor. Geçmişte, krizi önleme üzerine odaklanan ekonomi politikalarımızın; bugün artık, özel tasarrufların artırılması ve daha hızlı büyümeye; daha verimli büyümeye odaklanması umut veriyor. Meşhur deyimiyle, orta-gelir tuzağına (Middle-Income-Trap) düşmüş gibi görünmemek için de bu gereklidir.

Türkiye geçmişte, popülist politikaların cezasını, ya Merkez Bankası’nda para basarak veya IMF’nin kapısını çalarak çekti. Koalisyon hükûmetleri döneminde, kısa vadeli, seçim ve iktidar hırsıyla; sonu düşünülmeden hayata geçirilen politikalar; oy ve zaman kazanma çabaları, ülkenin 10 yıllarına mal oldu. Ülkenin bekası ve müreffeh ülkeler yolculuğu için, önümüzdeki dönemde öncelikle çözüm sureci ve ekonomi üzerine yoğunlaşılacak gibi görünüyor. Daha özelde de, yeni ve güçlü bir iktidarın:

  • Toplumun huzur ve refahı, daha güçlü ve müreffeh, daha eşitlikçi ve adil, daha istikrarlı Yeni büyük bir Türkiye hedefi ve hayaline katkıda bulunması,
  • Ekonomi politikasına yeni bir bakış açısı kazandırılması; yüksek cari açık, yetersiz özel tasarruf ve aşırı tüketim, yetişmiş insan gücü açığı ile eksikliği derinden hissedilen yapısal reformlarla, ekonomi politikasına katkıda bulunması,
  • Çözüm sürecinin başarıya ulaşması; barış ve kardeşliğin tesisi ve devamı, kalkınma ve refah sürecinin devamı ve sürecin, toplumca kabulü için, aktif görev alması ve yeni projeler geliştirmesi,
  • Eğitimin, çerçevesini ve kalitesini artıcı politikalar üretmesi; daha eşitlikçi bir düzen; şehirler ve bölgeler arası fırsat eşitliği için ve kalifiye iş gücü hedefi ışığında, eğitim politikası ve reformuna devam ve destek olmasını umut ediyoruz.

AK Parti iktidarı öncesi, son 50 yıllık süreçte, kişi başı gelir artışında bir nebze yol alınsa da; hem eğitim, hem sağlıkta, Türkiye, kendi grubundaki ülkelerden bayağı geride kaldı. Son 13 yılda ise, bu alanlarda, ciddi ilerlemeler sağlandı. Kurumların kalitesi ile ilgili de yol alınmaya devam ediliyor; AK Parti iktidarı döneminde bu alanda da dönüşüm tüm hızıyla sürüyor.

AK Parti iktidarının ekonomi modeli veya etkin ama işe yaramayan uygulamalara eleştirilerine; hele bunların, egemen batıdan öğrendiklerimizden farklı olduğu görüldükçe, akademiden ve ekonomi teorisyenlerinden ciddi eleştiriler gelmektedir. Ekonomi politikalarına gelen bu eleştiriler, özgün politika anlamında da alınacak çok yol olduğuna işaret ediyor. Amerikalı ekonomist Minsky, 1986 yılında, temel sürdürülememezlik teorisini (FIS) ortaya attığında, en kuzey uçtaki Washington eyaletinde kendi halinde inzivaya itilmişti. Akademisyen arkadaşları, bu çılgın ekonomiste gülüyorlardı. 2008 yılında global ölçekte borç krizi patlak verdiğinde akla ilk gelen isimlerden biri Minsky idi. Yine, Nobel ödüllü ekonomist Krugman bile son 50 yılda, modern ekonomi bilimi ve birikiminin, en iyi ihtimalle hiç bir fayda sağlayamadığını yazmaktadır. Demek ki, söylenecek yeni bir şeyler, önerilecek yeni politikaların olması gayet doğal; hatta gereklidir. Gelinen noktada görülüyor ki, son 200 yılın batı egemen ekonomi anlayışından daha fazlasını söyleyebilmeliyiz. Bu bizi çok da korkutmamalı.

Bugün, modern borç ve faiz sarmalının insanlığı kara deliklere ittiği gerçeğini gördükçe; İslam’da faizin neden haram olduğunu anlamak daha kolay ve anlaşılabilir görünüyor. Büyük resimde: “faiz mi enflasyonu, enflasyon mu faizi doğurur; Önce faiz mi, yoksa enflasyon mu düşürülmeye çalışılmalı” tartışmasında, enflasyonun daha karmaşık ve çoğunlukla da bir sonuç (insanların talebinin bir sonucu) olduğu gerçeği unutulmamalı. Bu anlamda, Sayın Cumhurbaşkanı’nın faiz eleştirileri, kulağa farklı gelerek şaşırtırken; düşündürmelidir de.

Gidilecek çok uzun bir yol var…

Modern ekonomi anlayışını, genellikle trende uyarak takip eden ve uygulayan Osmanlı ve yeni Cumhuriyet; 19. yy’de, batıdaki gidişatla uyumlu olarak, liberal açık ekonomi modelini benimsedi. İki savaş arası dönemde içimize kapanırken; II. Dünya savaşı sonrası, ithal ikameci, korumacı ve müdahaleci Keynezyen ekolü benimsedik. 1980 sonrası dönemde ise, küresel liberalleşme politikalarına paralel, bizde de dışa açılma süreci yaşanacaktı. 1990 sonrası donemde ise, kısmi de olsa, neo-liberal – neo-klasik ekolün etkisi hissedilmeye başlandı. Bu, biraz da o dönem, global ölçekte etkin olan neo-klasik ekolü takip amaçlıydı. Ancak, bana kalırsa, Keynezyen ekolun etkisini gizlemek için hayata geçirilen bir dizi göz boyama stratejisinden ibaret idi. Keynezyen ekol, tüm GOÜ’lerde olduğu gibi Türkiye’de de etkisini 2008 krizine dek sürdürecekti. AK Parti iktidarına dek, kabuğumuzu kırmayı hiç beceremedik; hatta, çoğu zaman, denemeyi dahi düşünmedik. Batıdan duyduklarımıza, gördüklerimize uyabilmeyi başarı addettik.

Osmanlı’nın tarım ağırlıklı iktisadi yapısından; Cumhuriyetin ilanını takiben yeni bir sanayileşme hamlesi ile, yepyeni bir ekonomi mucizesi oluşturulmaya çalışıldı. Çok yol alındığı şüphesiz; ancak Cumhuriyet’in başından bugüne istediğimiz noktada değiliz. AK Parti’nin son 10 yıldaki ekonomi mucizesi yol aldırdı; ancak, gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmaya henüz yetmedi. İspanya, Güney Kore, hatta Almanya gibi yeni bir iktisadi mucize örneği için en az 20-30 yıllık uzun bir dönem boyunca %5’lik büyüme hedefinin tutturulması gerekiyor. Bunun yolu da, AK Parti iktidarının yaptığı gibi trendin dışını zorlamaktan geçiyor; mevcudun dışına çıkmadan bunu başarmak da oldukça zor görünüyor.

Son 30-40 yıllık yakın dönemde ekonomistler, fiziki ve beşeri sermaye birikimi yoluyla iktisadi büyümenin, yakın dönemde, eğitim, yatırımlar ve teknolojik büyüme ile; daha uzun dönemde ise kurumsal gelişim ile pozitif ilişkili olduğu sonucuna ulaştı. Kurumsal yapının önem kazandığı uzun dönemde, ekonominin içinde bulunduğu toplumsal ve siyasal yapı ve ortam önem kazanıyor. AK Parti iktidarının reformlarının devamı ve kurumsal kalitenin artırılması bu açıdan önemlidir.

Hep şuna inandım, bu ülke insanının mayası sağlamdır. Bugüne değin, onca sıkıntıya rağmen, ülkenin sırtının yere gelmemesini bu sağlam temellere borçluyuz. Çanakkale ruhuyla, Diyarbakırlısı, İzmirlisi; Türk ve Kürt’üyle herkesin; 2023 hedefini gerçekleştirmek ve Türkiye’yi dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri yapmak için var gücüyle çalışacağına inancım tam. Hacı Bektaş‘ı Veli‘nin dediği gibi ‘Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız‘.

Bu seçim döneminin, Bingöl’ümüz, bölgemiz, ülkemiz ve insanımız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tüm aday arkadaşlarımı canı gönülden destekliyor; tüm hemşerilerimin ve bölge insanının da aday arkadaşlarımıza aynı duygularla sahip çıkmalarını, ülkemizin geleceği; barış ve huzur ortamının tesisi adına, rica ediyorum.

Saygı, sevgi ve muhabbetle,

Advertisement

Subscribe

  • Entries (RSS)
  • Comments (RSS)

Archives

  • March 2023
  • February 2023
  • January 2023
  • November 2022
  • October 2022
  • September 2022
  • July 2022
  • May 2022
  • April 2022
  • March 2022
  • February 2022
  • December 2021
  • November 2021
  • April 2021
  • March 2021
  • December 2020
  • August 2020
  • July 2020
  • June 2020
  • May 2020
  • March 2020
  • February 2020
  • January 2020
  • December 2019
  • November 2019
  • October 2019
  • September 2019
  • August 2019
  • July 2019
  • April 2019
  • March 2019
  • November 2018
  • October 2018
  • August 2018
  • June 2018
  • May 2018
  • April 2017
  • March 2017
  • October 2016
  • July 2016
  • January 2016
  • December 2015
  • September 2015
  • May 2015
  • February 2015
  • January 2015
  • December 2014

Categories

  • Ekonomi
  • enerji
  • finance
  • Uluslararasi iliskiler
  • Uncategorized
  • welcome

Meta

  • Register
  • Log in

Create a free website or blog at WordPress.com.

Privacy & Cookies: This site uses cookies. By continuing to use this website, you agree to their use.
To find out more, including how to control cookies, see here: Cookie Policy
  • Follow Following
    • EcoPolitics Café
    • Already have a WordPress.com account? Log in now.
    • EcoPolitics Café
    • Customize
    • Follow Following
    • Sign up
    • Log in
    • Report this content
    • View site in Reader
    • Manage subscriptions
    • Collapse this bar